GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Uye olarak desteklerimizi sunalim.

Join the forum, it's quick and easy

GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Uye olarak desteklerimizi sunalim.
GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

BULGARİSTAN’DA ASİMİLASYON VE “ZAVALLI POMAKLAR” ADLI BİR RİSALE -1-

Aşağa gitmek

BULGARİSTAN’DA ASİMİLASYON VE “ZAVALLI POMAKLAR” ADLI BİR RİSALE -1- Empty BULGARİSTAN’DA ASİMİLASYON VE “ZAVALLI POMAKLAR” ADLI BİR RİSALE -1-

Mesaj tarafından pomaklar.com Perş. Şub. 16, 2012 1:21 pm

1394′de başlayan Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan hakimiyeti, Rusların 93 Harbi sonrasında Bulgaristan’a girmesiyle sona ermiştir. Tedricî olarak Türkler, bölgeyi terke zorlanmaya başlanmıştır. Göçe zorlama olayları Balkan Savaşı’na kadar sürdüğü gibi II. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında da devam etmiştir. Biz bu makalede Balkan savaşı sırasında Bulgaristan’ın Rodop bölgesinde Pomakların maruz kaldıkları zulümleri yansıtmaya çalıştık.

———————

Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki 500 yıllık hakimiyeti esnasında Balkan milletleriyle Türkler huzur içinde bir komşuluk dönemi geçirmişlerdir. Fransız ihtilâli yaşanan milliyetçilik akımı Osmanlı Devleti’ni de etkilemiştir. Dış güçler tarafından kışkırtılan Osmanlı teb’ası peyderpey isyanlara girişip bağımsızlıklarına kavuşmuşlar, isyanlarla uğraşan Osmanlı Devleti de iç ve dış düşmanların birlikte hareket etmeleri sonucu eski ihtişamını, gücünü kaybetmiştir.

Balkanlarda ortaya çıkan bu devletler, ki Bulgaristan da bunlardan biridir, muhtariyetten bağımsızlığa geçiş sürecinde ve sonrasında” karışık bir bünyeden kurtulup sade birer millî bünyeye erişme politikası gütmüşlerdir”.[1] Bu politikayı gerçekleştirmek için Türk toplulukları ve Balkanlardan atılmak istenmiştir.

1878′de Osmanlı Devleti’nin Tuna vilayeti üzerinde kurulan Bulgaristan Prensliği daha sonra Edirne vilâyetinin bir bölümünü de topraklarına katarak bugünkü sınırlarına ulaşmıştır.

1877′den 1885′e kadar olan dönem (1878 Berlin Antlaşması ile kurulan Bulgaristan Prensliği’ne Doğu Rumeli imtiyazlı Vilayeti’nin katılması tarihine kadar) Osmanlı Devleti’nin parçalanması sürecinde çok önemli bir dönemdir. Yine bu yıllar içinde Rumeli Türkleri yüzlerce yıllık yurtlarından büyük ölçüde sökülüp atılmıştır.[2]

Berlin Antlaşması öncesinde (Mayıs 1878) Osmanlı Devleti tarafından Rus diplomatı V. Teplouv’un istatistikî incelemesine göre hazırlanan tabloda Tuna ve Edirne vilâyetlerindeki etnik duruma bakacak olursak;

Bulgar : 1.633.695

Bulgar olmayan : 2.132.254 [3]

Şeklinde gösterilmektedir. Burada nüfus yapısı kasıtlı olarak böyle gösterilmiştir. Zira pek az miktarda bulunan Rum, Ermeni ve Yahudiler de Bulgar olmayan nüfusa dahil edilmiştir. (1926 genel nüfus sayımına göre Slavlar toplam nüfusun %83.62′sini, Türkler %10.45′ini, Museviler %0.85′ini, Ermeni Gregoryanlar %0.46′smı oluşturmaktadır. Bu tarihe kadar Bulgaristan’da Bulgar nüfusunun çoğunluğa geçmesi yönünde her türlü metot uygulanmıştır.) Tuna vilayetinin doğu kısımları olan Rusçuk, Varna ve Tulça sancaklarında Türk nüfusu ezici çoğunlukta bulunmaktaydı.

93 Harbi öncesinde Rusların yapmış olduğu değerlendirmeye göre kurulacak Bulgar devletinin sağlam temellere oturtulması için Türk ve Müslüman halkın yerlerinde bırakılmaması gerekmekteydi. Bunlar yerlerinde kalacak olursa Bulgar Devleti parçalanabilir veya iki milletli bir federasyona dönebilirdi. Bu yüzden Türklerin ya o topraklardan kovulması veya kılıçtan geçirilmesi fikrini ortaya attılar.

27 Temmuz 1874 Brüksel Konferansı kararlarına göre:

“İşgal kuvvetlerinin sivil halkın dini inançlarına, namusuna ve malına saygı göstermesi” hükmü yer almasına rağmen 93 Harbi’nde Osmanlı topraklarını işgal eden Rus orduları Bulgarlarla işbirliği ederek yukarıdaki düşüncelerini uygulamaya koyuldular. 93 Harbi sonrasında 600 binden fazla Türk göçe zorlandı. Savaş esnasında 350 bin Türk vahşice öldürüldü.”[4]

93 Harbi’nden sonra Balkanlardan Anadolu’ya sürekli bir göç hareketi meydana gelmiştir. Bulgaristan’ın çeşitli bölgelerinden göç edenlerin artması, bunların zulme uğratılarak hicrete mecbur bırakılmalarından kaynaklanmaktadır. Özellikle sınır civarında olanların yerlerine derhal Bulgarların yerleştirildiklerini görüyoruz. Yapılan bu iskan siyaseti, Bulgaristan’ı ‘milli, sade bir devlet’ haline getirme çabasıdır.

Balkan Savaşı esnasında gerek Bulgar askerleri ve gerekse komitacılar çeşitli bahanelerle halka zulüm etmekte, akla gelmeyecek zulümler uygulamaktaydılar. Savaşta esir edilen Bulgarların ceplerinden küpe ve yüzüklerle süslü kadın kulak ve parmaklarının’ çıkması zulmün derecesini göstermesi açısından önemlidir.

1912-1913 Balkan savaşları sırasında da bulgar ordulan ve Bulgar komitacıları Trakya, Rodop ve Makedonya’da korkunç katliamlar yapmışlardır.

Krallık döneminde Bulgarlar, Rodop Türklüğünü yok etmek ve kalanları da Bulgarlaştırmak için çalışmalara başlamışlardır. Balkan Savaşları sırasında ‘Bulgar Genel Kurmay Harekat Dairesi Başkanı Orgeneral Sarafov, işgalleri altındaki yerlerde bulunan bütün müslüman Pomakların Bulgarlaştırılması ile ilgili kesin emirler vermiştir.[5] Bu emirlere uyularak Rodoplardaki Pomakları, binlerce Ortodox Bulgar papazlarının ve devlet memurlarının katılımıyla ‘Bulgar-ortodox’ olmaya mecbur edilmişlerdir. Bulgar isimlerini ve Hıristiyanlığı kabul etmeyen Pomaklar, avuçlarından haçlara çivilenip öldürülmüşlerdir. 1988 yılı Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi emriyle Sofya’da yayınlanan Bulgar Ahalisinin Milliyetinin Gelişme Problemleri adlı kitapta Temmuz 1913 tarihine kadar 200 bin civarında Müslüman Pomakın isimlerinin zorla Slav-Bulgar isimleriyle değiştirildiği ve Hıristiyanlığı kabul ettirildiği belirtilmektedir. Bu insanlık dışı projenin sonucunda ‘Garbi Trakya Türk Cumhuriyeti’ 31 Ağustos 1913′te kurulmuştur.[6]

1923-1933 yıllarında iki silahlı örgüt tarafından Bulgaristan Türklerine zulüm yapılıyordu. Kuzey Bulgaristan’da “Rodna Zaştita” (Yurt Koruması) ve Güney Bulgaristan’da “Trakya Komitesi”.

1930′larda Bulgar hükümeti Türk azınlık eğitimine de savaş açtı. Türk okulları çeşitli bahanelerle kapatılmaya veya Bulgarlaştırılmaya başlandı. Türk özel okullarının çoğu “Milli Okul” yani Bulgar okulu yapıldı. Okullarını yeniden açtırmak isteyen Türkler ağır -ezalara çarptırıldı.Okullar millileştirilince Türk çocukları bu okullarda Bulgarca öğrenim görmeye zorlandılar.[7]

Bulgar hükümetinin Türklerle ilgili eğitim politikası bir Baş Müfettişin raporunda şöyle ifade edilmektedir: “Türk halkı okutulmamalıdır. Çünkü ne kadar okur, kültürlü olursa o kadar tehlikeli olacak ve hükümetin eğilimlerini kavrayacaktır”. Yapılan yeni düzenlemelerle Türk öğrencilerin özel okullara girebilmelerine de engeller çıkarılarak büyüdüklerinde, değil en ufak bir memuriyet elde etmek bir zanaatkarın yanına çırak olarak bile giremez hale getirdiler. Bu politikanın maksadı, Bulgaristan Türklerini zor şartlar altında perişan edip Türkiye’ye göçe mecbur etmekti.[8]

1944 yılında Sovyet ordusunun silahıyla iktidara getirilen Bulgar Komünist hükümeti de önceki hükümetlerin “tek milletli” Bulgar Devleti yaratma politikasını benimsedi. “Halkların kardeşliği” safsatasına rağmen komünist yönetimin uyguladığı politika, Türk nüfusunun artışını engelleyemedi. Bunun üzerine benimsedikleri hedefe ulaşabilmek için bir yandan Müslüman Türk Halkı göçe zorlayıp azaltmak, diğer yandan asimile edip Bulgarlaştırmak metodiarını uyguladı. Bulgar Komünist lideri ve ilk komünist başbakanı Georgi Dimitrov, 16 Şubat 1946 tarihli demecinde ”Balkanların yalnız Balkanlılara ait olmasını ve Slavların Balkanlarda baş rolü oynamalarını sağlamalıyız. Osmanlı İmparatorluğunun Balkanlara hükmettiği geçmiş zamanın izleri tamamen silinmelidir” demektedir.[9]

1946 yılında Türklerin ülkenin kuzey kesimlerine taşınarak eritilmesine teşebbüs edildiyse de başarı sağlanamadı. Yine aynı yıl Türk özel okulları kapatıldı. 1956-57 yılına kadar devam eden Türklerin ana dilleriyle sosyalist eğitim görmeleri Todor Jivkov’un iktidara gelmesiyle sona erdi ve öğretim dili tamamen Bulgarca oldu. 1970′!i yıllara gelindiğinde seçmeli olan Türkçe dersi kaldırıldı.Türk öğretmenlerin çoğu kıyıma uğradı. Türk okuma evleri, Türk tiyatroları, Türkçe gazeteler ve dergiler kapatıldı. Türkçe radyo yayınlarına son verildi.

1960 yılında yapılan, Bulgar nüfus yasasındaki bir değişiklikle ”Bulgar asıllı olmayan kişilerin arzu ederlerse hem kendi hem aile adlarını Bulgar adları ile değiştirmeleri” karara bağlandı. Bu zamana kadar genel bir mahiyette olmayan zorla isim değiştirmeye yasal bir dayanak hazırlanmış oldu. [10]

Komünist rejim işbaşında olmasın rağmen, soykırım ve Bulgarlaştırma politikasının en şiddetlisi 1970′li yıllarda yaşandı. 1960′lı yılların ikinci yansından itibaren Bulgaristan Türklerinin Osmanlı döneminde “Türkleştirilmiş Bulgarlar” oldukları yolundaki ciddiyetten uzak iddiaları, özellikle Rodop bölgesinde, yayınlar vasıtasıyla ortaya atılmıştır. 17 Temmuz 1970 tarihli bir kararla isim ve din değiştirme işlemine önce Pirin Makedonyası ve Rodop bölgesindeki Pomaklardan başlanıldı. 1970-74 yıllarında bu bölgeler bir düşman toprağı gibi Bulgar silahlı birliklerinin istilasına uğradı. Pomaklar karşı koydularsa da katliama uğradılar.

Daha sonra Türkçe konuşan Çingene, Tatar ve Arnavutlar da aynı işleme tabi tutulmuşlardır. 1984-85′te de aynı işleme yine başlanmıştır.[11] Bu iddialara dayanarak uyguladıkları baskılara rağmen kendi arzusuyla isim değiştiren bir tek Türk çıkmamıştır. Aksine zorla Bulgarlaştırılacaklarını anlayan Türkler, Türkiye’ye göç etme yollarını aradılar.

Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde insanlık dışı uygulamalara son verilmiştir. Temennimiz Bulgaristan’daki kardeşlerimizin bir daha aynı günleri yaşamamalarıdır. Buraya kadar özet halinde verdiğimiz Bulgaristan’daki soykırımı uygulaması içinde Pomaklara daha çok baskı uygulanmıştır. Bunun sebebi de Pomakların kullandığı dilin bizim dilimizden çok Bulgarca’ya benzemesidir. Böylece Balkan Savaşı esnasında Pomak köylerine giren Bulgarlar, camilerin bir kısmını yakıp yıkmışlar, diğer kısmını da kiliseye çevirip İslam köylerine papazlar getirmişlerdir.

Devam Edecek………………

Yrd.Doç.Dr. Ahmet AKGÜN*

—————————————

* Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalı öğretim Üyesi

[1]‘Bilâl N.Şirnşir, (1968), Rumeli’den Türk Göçleri I, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, s. 10.

[2]Bilâl N.Şirnşir, (1970), Rumeli’den Türk Göçleri fi, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, s. IX.

[3] Şimşir, Ön.ver, 1, s. 142.

[4] Ayrıntılı bilgi ve belge için bkz. Şimşir, Ön.ver, I, s. 143,150,163,177,201,202; Ön.ver, II. s.CLXXII: Tevfık Bıyıklıoğlu, (1987), Trakya’da Milli Mücadele I, Ankara: s.28-30; Hüseyin Raci Efendi, (1990), Zağra Müftüsünün Hatıraları, Yay. Haz. M. Ertugrul Düzdağ, İstanbul: Timaş Yayınları, s. 109.

[5] Ahmet Halaçoglu, (1994), Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (1912-1913), Ankara: TTK Yayınlan, s. 33.

[6] Hüseyin Memişoğlu, (1989), Bulgar Zulmüne Tarihi Bir Bakış, Ankara, s. 17.

[7] Bilâl Şimşir, (1986), Bulgaristan Türkleri, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınlan, s. 148.

[8] Memişoğlu, Öıı.ver., s. 19-20.

[9] Balkan Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneği, (1988), Belgelerle Bulgar Zulmü, İstanbul: s. 2-3.

[10] Memişoğlu, Ön.ver, s.23.

[11] Memişoğlu, Ön.ver, s.28.
pomaklar.com
pomaklar.com
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 1529
Yaş : 51
Yaşadığınız Yer - Doğum yeri : Pomakistan
İşiniz : Yazar,araştırmacı),Siyaset
Ad Soyad & İme Prezime : Pomaklar.com
Tesekkur : 42
Puan : 1647
Kayıt tarihi : 27/05/07

Character sheet
Blog: test

http://pomaknews.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz