GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Uye olarak desteklerimizi sunalim.

Join the forum, it's quick and easy

GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Uye olarak desteklerimizi sunalim.
GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari

Aşağa gitmek

DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari Empty DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari

Mesaj tarafından pomaklar.com Çarş. Haz. 18, 2008 4:18 pm

DoksanÜç Harbİ VE GENEL OLARAK MUHACİRLERİN YAŞADIKLARI

Doksan Harbi olarak bilinen ve rumi tarihle 1293, miladi tarihle 1877-1878 yılında yapılan Osmanlı Rus Harbine kadar dedelerimizin rahatı iyiydi ve mutlu bir şekilde yaşıyorlardı. Ancak 93 harbi patlayınca dedelerimizin durumu çok kötüleşti.

Rusya 19 Nisan 1877’de Osmanlı Devletine karşı harp ilân etti. Rus orduları Romanya üzerinden Tuna nehrini Şiştovi üzerinden 26 Haziran 1877’de geçtiler. 1 Temmuz’da Tırnova’yı işgal ettiler. Ruslar daha sonra Kızanlığı, daha sonra da çok önemli bir geçit olan Şipka geçidini aldılar (19 Temmuz 1877). Eski ve Yeni Zağrayı yakıp yıktılar.

Bu birinci koldan sonra Ruslar ikinci bir koldan Niğbolu üzerinden de Tuna nehrini 16 Temmuz 1877’de geçtiler. Bu ikinci koldan geçenler Sofya’ya doğru yürüdüler. Niğbolu’dan Sofya’ya giden yollar üzerinde ise Pomak köyleri bulunmaktadır. Rus ordusunun Niğbolu’dan Sofya’ya doğru ilerleyişinde sırasıyla Dolni ve Gorni Dıbnik, Teliş, Rupçe, Radomirçe, Lukovit, Todoriçane, Petrevene, Panega, Breşnitse, Yablaniça, İzvor ve Curovo köylerinden geçmişlerdir. Tüm bu köyler ya saf Pomak ya da Pomak-Bulgar köyleridir. Bu köyler dedelerimizin geldiği Belaslatina köyüne 30-40 km, Bejanova köyüne ise 20-30 km kadar uzaklıktadır. Teliş, Radomirçe ve Lukovit ile Bejanova arasında sadece bir köy vardır.

Ruslar gelmeden önce dedelerimiz bu köyleri terkettiler. Ruslar bu köylere girince, bu köyleri yakıp yıkmışlar, çevredeki Bulgarlar, en güzel Müslüman evlerini işgal edip yerleşmişler, diğer evleri yağmalamışlar, kaçamamış olan Müslümanları yollarda yakalayıp öldürmüşlerdir. Bu konuda en güzel ve doğru tanıklığı Dick de Lonlay isimli bir Fransız yapmaktadır. Dick de Lonlay bir Rus sempatizanıdır. Rus ordusuna bu savaşta gönüllü olarak katılmıştır. Rus Ordusunda Don Kozakları 26’ncı Tümeninde görev yapmış, 14 Kasım 1877-28 Mart 1878 tarihleri arasında Bulgaristan’ın çeşitli yerlerinde bulunmuş ve her gün gördüklerini yazmış ve hatta yer resimler yapmış, daha sonra bunları bir kitap olarak 1886 yılında Paris’te yayınlanmıştır.

Dick de Lonlay 16-22 Kasım 1877 tarihleri arasında dedelerimizin yaşadığı Pomak köylerinden geçmiştir. Yani dedelerimizin köylerinin Ruslar tarafından işgal edilmesinden üç buçuk dört ay sonra bu köylerden geçmiştir. Dick de Lonlay şunları görmüştür:

Belaslatina’ya 35 km, Bejanova’ya 30 km kadar uzaklıkta olan Dolni Dıbnik köyünün ahalisinin tamamıyla Müslüman olduğunu ve Ruslar gelmeden önce Türk askerleriyle birlikte Plevne’ye çekilerek köylerini terk etmişlerdi. Dıbnik köyü bir Pomak köyüdür. Dick de Lonlay, köyün camiinin minaresinin Ruslar tarafından yıkıldığını, caminin çatısına haç takıldığını yazmaktadır. Dick de Lonlay, geçtiği köylerin yandığını, geceleri her taraftan yanan köylerin ve çiftlikleri görüldüğünü yazmaktadır. Yol kenarlarında mezarlar, açıkta cesetler vardır. Üstelik yollarda ölülerin elbiseleri bile Bulgarlar tarafından yağmalanmıştır. Dick de Lonlay anlattığına göre, bir Pomak köyü olan Lukovitsa köyünün Müslüman ahalisi köyü terk etmiş, Bulgarlar en güzel evleri seçip o evlere yerleşmişler, diğer evleri de yağmalamışlardır. Dick de Lonlay, 17 Kasım 1787 günü Ablanitsa köyünde, Rus askerlerinin Bulgarların elinden, öldürmek üzere oldukları bir Müslüman kadını kurtardıklarını, bu kadının baygın hâlde olduğunu, bütün vücudunun yara içinde bulunduğunu, kadının kendine gelmeden o gece öldüğünü yazmaktadır. Bu kadının yakalandığı yerin etrafındaki bütün köyler Pomak köyüdür. Muhtemelen bu kadın bir Pomak kadınıdır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi dedelerimiz, Ruslar gelmeden önce köylerini 16 Temmuz 1877’den terk etmişlerdir. Köylerini terk eden dedelerimizin üç yöne doğru kaçtıkları söylenebilir.

1. Plevne’ye Sığınma.- Dedelerimizin bir kısmı Plevne’ye sığınmıştır. O aylarda Plevne’yi askerleriyle Vidin’den gelen Gazi Osman Paşa savunuyordu ve Plevne henüz düşmemişti (Plevne Belaslatina’ya 50 km, Bejanova 40 km kadar uzaklıktadır). Ruslar Plevneyi almak için 20 Temmuz 1787, 30 Temmuz 1877 ve 12 Eylül 1787 tarihlerinde olmak üzere üç kere saldırdılar. Gazi Osman Paşa, Plevneyi kahramanca savundu ve Ruslar’ı ilk üç saldırı da geri püskürttü. Ruslar saldırarak Plevne’yi alamayacaklarını anlayınca Plevne’yi kuşatma altına aldılar ve Plevne’de malzeme ve cephane sıkıntısı keza açlık baş gösterdi. Kuşatma altında olan Osman Paşa’ya diğer Osmanlı kuvvetleri yardım gönderemedi. Neticede Osman Paşa 1787 yılının Aralık ayında kuşatma çemberini yarıp çıkmayı denedi. Ancak üç çemberden ikisini kırmasına rağmen üçüncüsünü kıramadı ve 10 Aralık 1877 günü teslim olmak zorunda kaldı. Teslim olduktan sonra hayatta kalan askerler, gaziler ve Plevne’ye sığınan Türk halkı İstanbul’a doğru göç etmiştir. Plevne alındıktan sonra, bir buçuk ay içinde, Ruslar bütün Bulgaristan’ı işgal etmiş, İstanbul kıyısında olan Yeşilköy’e kadar gelmişlerdir.

2. Sofya’ya Doğru Göç.- 16 Temmuz 1877’de Rusların Tuna nehrini geçmeleri üzerine Belaslatina, Bejanova ve etraftaki köylerin Müslüman ahalisinin bir kısmı güneye doğru kaçmış ve Sofya’ya sığınmıştır. Ancak Ruslar, 3 Ocak 1878’de Sofya’ya girmişlerdir. Rus kuvvetleri Sofya’ya yaklaşınca Türkler daha güneye, Makedonya’ya doğru kaçtılar.

3. Filibe ve Edirne’ye Doğru Göç.- Köylerini terk eden Türklerin bir kısmı da ilk önce Filibe’ye kaçmışlar. Ne var ki Filibe’de 15 Ocak 1878’de işgal edilince Filibe’ye sığınanlar Edirne’ye kaçmışlardır. Ancak 20 Ocak 1878’de Ruslar Edirne’yi de işgal ettiler. Bunun üzerine Türkler, İstanbul’a veya Keşan’a İpsala’ya kaçmışlardır. İstanbul’dan da muhacirler Anadolu’nun çeşitli yerlerine gönderilmiştir.

Rusların önünden kaçarken dedelerimizin büyük zahmetler çektiği, zulme uğradıkları anlaşılmaktadır. Rusların gelmesinden cesaret alan Bulgarlar, Müslüman ahaliye zarar vermiş, onların mallarını yağmalamışlardır. Keza, savaş Şubat 1878’e kadar sürdüğünden Kasım, Aralık, Ocak, Şubat aylarında kar altında dedelerimizin birçoğu açlıktan ve soğuktan donarak ölmüştür.

Dick de Lonlay, anılarında Filibe’den Edirne yolu boyunca her tarafta soğuktan donmuş insan cesetlerinin bulunduğunu yazmaktadır. Örneğin Dick de Lonlay, Hasköy civarında 600 kadar donmuş ceset saydığını yazmaktadır. Türk muhacir kafilelerinin geceleri mola verdikleri her yerde sabahları yığınla ölü bırakarak yollarına devam ettiklerini görmüştür. Örneğin yazar Kayacık civarlarında 2 Şubat 1878 günü, yol kenarında yığınla soğuktan donmuş yaşlı insan, kadın ve çocuk cesedi gördüğünü, bunların bir heykel gibi donmuş olduklarını ve karardıklarını yazmaktadır. Dick de Lonlay, 5-6 kişinin birbirine sarılmış bir şekilde donmuş olduklarını görmüştür. Herhalde bu insanlar birbirleriyle sarılarak birbirini ısıtmaya çalışıyorlardı. Dick de Lonlay, üste annelerin altta çocukların cesetleriyle karşılaşmıştır. Demek ki anneler, çocuklarını soğuktan koruyabilmek için çocuklarının üstüne yorgan gibi kıvrılmışlar; ama ne yazık ki anneler de çocuklarda donarak ölmüştür. Yazar iki genç kızın toprak üzerinde kucak kucağa birbirine sarılmış olarak oturduklarını, görenlerin onları canlı sandığı oysa onların donmuş olduğunu yazmaktadır. Dick de Lonlay, uzun beyaz sakallı ihtiyarların heykel gibi donduklarını görmüştür. Türk muhacir kafilesinin mola verdiği yerlerde ölüler, atılmış yığınla eşya, bulunduğunu, buralara Bulgarların ve çingenelerin akbaba gibi üşüştüklerini yazmaktadır.

Dahası, zaman zaman Rus birlikleri de göç eden muhacir kafilelerine saldırıyor, onları öldürüyorlardı. Örneğin Dick de Lonlay’ın yazdığına göre 20 Ocak 1878 günü General Strukoff komutasında 4’üncü süvari tümeni ve 1’inci ve 9’uncu Kozak süvari alayları Hasköy tarafından Harmanlıya 10 km kadar mesafede 20 bin arabalık bir Türk muhacir kafilesine saldırmışlardır. Muhacir kafilesi saldırıya karşı koymuş ve Rusları geri püskürtmüştür. Bunun üzerine olay yerine General Skobelef komutasında bir tümen gelmiştir. Rus topçu kuvvetleri muhacir kafilesinin yanında bulunan tepeye çıkıp, aşağıda kalan Türk muhacir konvoyunu top atışına tutmuşlardır. Top atışından sonra Rus birlikleri muhacir kafilesinin üzerine saldırmışlar ve yaşlı, kadın çocuk demeden herkesi kılıçtan geçirmişlerdir. Kendisi bir Rus sempatizanı olan ve onların yanında savaşa gönüllü olarak katılan Dick de Lonlay, olay yerinden 10 gün sonra geçmiş, ortada binlerce ölünün bulunduğunu, tahrip olmuş binlerce araba kalıntısının olduğunu yazmaktadır. Bu katliamdan kaçabilenler muhacirler, ormanlara saklanmışlar, ama orada da muhtemelen soğuktan ve açlıktan ölmüşlerdir. Bu olay, tarihte “Harmanlı Katliamı” olarak anılmaktadır. Bu katliam neticesinde 20 bin arabalık bu muhacir kafilesinden geriye bir araba kalmaz. Kaçıp kurtulabilenlerin sayısı bilinmemektedir. Bu katliamda, çoğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere en az 40 bin kişi ölmüştür. Bazı kaynaklarda ölü sayısı 100.000 olarak verilmektedir.

Bizim dedelerimizin savaş aylarında Rusların önünde nerelere kaçtıklarını tam olarak bilmiyoruz. Muhtemelen Belaslatina ve Bejanova’lı dedelerimizin çoğunluğunun Sofya’ya ve oradan da o zamanlar Türk idaresinde bulunan Makedonya’ya doğru kaçtıklarını, savaş bittikten sonra da 1878 yazında veya 1879 yılında köylerine geri döndüklerini tahmin ediyoruz. Ancak biz dedelerimizin önemli bir kısmının Filibe, Harmanlı, Edirne istikametine kaçtıklarını da tahmin ediyoruz.

Zira köy kütüğü incelendiğinde görülmektedir ki, rumi 1293 (miladi 1787) tarihinden daha eski doğumlu kişilerin doğduğu kaza olarak Rahva, Lofça ve Razgrad ve Şumnu kaydedilmiştir. Oysa bunların bir çoğunun çocuklarının doğdukları yer olarak, Harmanlı, Keşan ve İpsala gibi yerler kaydedilmiştir. Diğer bir ifadeyle, dedelerimiz arasından rumi 1293-1311 (miladi 1787-1895) yılları arasında doğanların önemli bir kısmının doğum yeri Trakya’dır. Bu şunu göstermektedir ki, dedelerimizin bir kısmı, 93 harbinde (1877 yılında) Rusların önünden kaçarak Trakya’ya doğru göç ettiler ve burada köyümüzün kuruluşu tarihi olan 1895 yılına kadar geçici olarak barındılar.

Osmanlı Devleti, tüm Bulgaristan’ı işgal eden ve İstanbul’a yaklaşan Ruslar karşısında yenilgiyi kabul etti ve 19 Ocak 1878’de ateşkes yapılmasını istedi. Ateşkes Andlaşması 31 Ocak 1878’de Edirne’de imzalandı (Bu andlaşmaya Edirne Mütarekesi denir). Ateşkes Antlaşmasından bir ay sonra 3 Mart 1878’de da Ayastefonas (Yeşilköy) Andlaşması imzalandı. Zira Rus orduları İstanbul’da Yeşilköye kadar gelmişti ve İstanbul’u da işgal edebilirlerdi. Böylece savaş büyük ölçüde sona erdi. Ancak tüm Bulgaristan Rus askerleri tarafından işgal altındaydı ve silahlandırılan Bulgar milisleri Müslüman ahaliye zulmediyordu.

Doksanüç Harbi (1877-78 Savaşı) sonunda Bulgaristan’da Ruslar tarafından işgal edilmeyen iki bölge kalmıştır. Birinci bölge Bulgaristan’ın güneyinde yer alan Rodoplar’dır. Dağlık ve sarp bir arazi yapısına sahip olan bu bölgede Ruslar hâkim olmayı başaramamışlar; bu bölgenin ahalisinin çoğunluğunu oluşturan Pomaklar silahlanarak Ruslara karşı koymuşlar, “Hükûmet-i Muvakkate” isimli geçici bir hükûmet kurmuşlardır. Osmanlı Devleti, Ruslarla anlaştıktan bir süre sonra dahi, Rodaplardaki Müslüman ahali Rusları kendi bölgelerine sokmamıştır. İkinci bölge, Bulgaristan’ın kuzey doğusunda yer alan Ruşçuk, Şumnu, Silistre ve Varna dolaylarıdır. Zira bu bölgelerin ahalisi tamamıyla Türktür. Ruslar bu bölgeleri işgal etmeye teşebbüs etmemişlerdir. Köyümüzün kurucularından bazılarının geldiği Köklüce ve Şumnu köyleri işgal edilmemiş olan bu bölgede kalmıştır. Köyümüzün kurucularının bir kısmının geldiği Palamarsa köyünün, savaş sırasında Ruslar tarafından işgal edilip edilmediğini bilmiyoruz. Palamarsa, işgal edilmeyen bu Rusçuk-Şumnu bölgesine oldukça yakındır. İşgal edilmemiş olması ihtimal dahilindedir.

Doksanüç Harbinin sonucunda bütün Bulgaristan’ın Rusya tarafından işgal edilmesi şeklinde ortaya çıkan durum, İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi büyük devletlerin de çıkarlarına dokunuyordu. Neticede 1878 yılının Haziran ayında Berlin’de bir “Berlin kongresi” adıyla bilinen bir Kongre toplandı ve 13 Temmuz 1878’de Berlin Antlaşması imzalandı. Berlin Antlaşmasına göre, Bulgaristan ikiye bölünüyordu. Kuzey’de ve Batı’da bir Bulgar Prensliği kuruluyordu. Doğu ve güneyde ise “Şarki Rumeli Vilayeti” adı altında görünüşte Osmanlı İmparatorluğuna bağlı, ama büyük ölçüde Rus-Bulgar güdümünde olan bir özerk vilayet kuruluyordu. Bu vilayet Padişah tarafından Batılı devletlerin onayıyla tayin edilen bir Hıristiyan vali tarafından yönetilecekti (Bu makama bir Rum olan Aleko Paşa atanmıştır). Ancak 5 Nisan 1886’da Bulgar Prensinin aynı zamanda Rumeli Valisi olduğu da kabul edilmiştir.

Doksanüç Harbi sırasında 500.000 civarında Müslüman ölmüştür. Bunların çoğu asker değil, sivil halktır. Ve dahası bunların çoğunluğunu da çocuklar, yaşlılar ve kadınlar oluşturmaktadır. Bunların bir kısmı Ruslar ve Bulgarlar tarafından katledilmiş, önemli bir kısmı da ya açlıktan, ya soğuktan, ya da salgın hastalıklardan ölmüştür. Toplam 1.230.000 civarında insanın da köylerini, şehirlerini bırakarak Makedonya’ya, Trakya’ya İstanbul’a ve Anadolu’ya göç ettiği hesaplanmaktadır.

Savaş bitip Bulgar Prensliği kurulunca Makedonya taraflarına göç eden dedelerimiz büyük ölçüde köylerine geri döndüler. Ancak Eylül 1879’da Makedonya’da hâlâ yurtlarına geri dönmemiş 200.00 civarında muhacir vardı. Trakya’ya göç eden muhacirlerin de küçük bir kısmı, 1879 yılında köylerine geri dönmüşlerdir.

Köylerine geri dönen dedelerimiz, yığınla güçlükle karşılaştı. Aşağı yukarı hepsinin taşınır malları Bulgarlar tarafından yağmalanmış; bu arada bir çoğunun evi ve tarlaları Bulgarlar tarafından işgal edilmişti. Keza, işgale uğramış Müslüman köylerinde camiler yakılmış, yıkılmış veya kiliseye çevrilmişti. Ayrıca Bulgar Hükümeti geri dönenler içinde 20-40 yaş arasındaki erkekleri askere almak istiyordu. Dahası Bulgar halktan bazı kimseler, Müslümanlara saldırıyor, olmadık hakaretler ve işkenceler ediyor, hırsızlık yapıyor, Müslümanların mallarını gasp ediyor, buna rağmen Bulgar resmî makamları, suçlu Bulgarları bulup cezalandırmıyor; Müslümanlara karşı suç işlenmesinin önüne geçmiyordu. Dahası, Türkler ağır bir vergi yükü altındaydılar ve göçten yeni döndükleri için bu vergileri ödemeleri mümkün değildi. Köylerine geri dönen insanlardan bir kısmı 1879-1880 yıllarında tekrar Trakya ve Anadolu’ya doğru göç etmişlerdir.
pomaklar.com
pomaklar.com
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 1529
Yaş : 51
Yaşadığınız Yer - Doğum yeri : Pomakistan
İşiniz : Yazar,araştırmacı),Siyaset
Ad Soyad & İme Prezime : Pomaklar.com
Tesekkur : 42
Puan : 1647
Kayıt tarihi : 27/05/07

Character sheet
Blog: test

http://pomaknews.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari Empty Geri: DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari

Mesaj tarafından pomaklar.com Çarş. Haz. 18, 2008 4:20 pm

DOKSANÜÇ HARBİNİN EN ÖNEMLİ MUHAREBELERİNDEN BİRİ OLAN PLEVNE MUHAREBESİNİN TELGRAFLAR IŞIĞINDA İNCELENMESİ

- İKİNCİ PLEVNE MUHAREBESİ SONRASI GELİŞMELER

1-İkinci Plevne Muharebesi Sonrası Osman Paşa'nın ve Rusların Durumu



İkinci Plevne zaferinden sonra Rus kuvvetleri Niğbolu-Rusçuk-Şıpka üçgeninde çevrili ve hareketsiz kalmış durumdaydı. Rusların bu durumundan faydalanmak kasdiyle Osman Paşa, gerek Livaç yolu ile Şıpka'da bulunan Süleyman Paşa ve gerekse Tırnova yolu ile mehmet Ali Paşa ile birleşmek için harekete geçmek üzere müsaade edilmesini taleb etmişse de istanbul'dan gelen kesin emirde Plevne'yi müdafaayı devam etmesi bildirilmiştir.

Osman Paşa bu cevap üzerine tahkimata ve tedbirler almaya devam etmiştir. Vidin ve Sofya'da bulunan ihtiyat kuvvetlerini de Vid Irmağı'nın sol sahili üzerinden karargahına getirmiştir. Osman Paşa'nın Ağustos ortalarında emrindeki küçük Plevne ordusunun sayısı 40.000 'e ulaşmıştır.

Ruslar ,İkinci Plevne savaşında uğramış oldukları hezimetin acısını çıkarmak ve askeri namusu ikmal etmek teşebüsünde bulunacaklarını bütün Avrupa'ya aksettirmişlerdi. Avrupa 'dan merkezi hükümete ve buradan da durum Plevne'de Osman Paşa'ya ,düşmanın intikam almak maksadiyle 100.000 kişilik bir kuvvetle şiddetli bir hücumda bulunacağı telgrafla bildirilerek ona göre tedbir alması ve hazırlıklı bulunulması belirtilmiştir. Osman Paşa , bu haberi de gözönüne alarak, Plevne çevresinde birçok noktalara tahkimat yaptırmış, aynı zamanda, bir yandan düşmanın hareketini murakabe altına almaya çalışırken diğer yandan da çevre kasabalardan mümkün olduğu kadar asker toplamaya gayret etmiştir.

Cephede bulunup harekatı yakından izleyen Rus Çar'ı II Alexander umumi efkara karşı yüzünü kızartan bu arka arkaya gelen bozgunlar karşısında bir taraftan Petersburg'daki Hasa ve Kazak fırkaları ve alayları ile muhtelif sınıflardan altı fırkayı daha cepheye sevk ederken, diğer taraftan da o güne kadar alay ettiği ve küçümsediği Romanya ordusunu imdadına çağırmak mecburiyetinde kalmıştır. çar , çektiği telgrafta Romaya Kralı'na şöyle demiştir;



"Tırnova ,Salı 19/31 Temmuz 1877,Gece Saat 3:35.

"Romanya Karargah-ı Umumisinin Bulunduğu Mahalde prens Şarl'a;

"Türkler Plevne'de büyük bir kuvvet topladılar , bizi mahvediyorlar. Kuvvetli bir nümayiş icrası ve mümkün ise evvelce arzu ettiğin şekilde Ziyol ile Korabya arasında Tuna'dan geçmeni rica ederim. Hareketimi kolaylaştırmak için bu nümayiş elzemdir. NIKOLA"

2- Osman Paşa'nın yardım Talebinde Bulunması ve İstanbul'dan Gelen Cevap

Rusların hücumu yineleyeceklerine ve bu sefer daha fazla bir kuvvet ve gayret sarfedeceklerine şüphe duymayan Osman Paşa, bir taraftan ordunun noksanlarını ikmale , diğer taraftan da müdafaa hattını düzeltmeye ve ıslaha çalışmıştır.

Müdafaa hattı, o zamanki imkanlar ile, büyük bir başarı ile ıslah edilmiş ve genişletilmiştir. Fakat aynı başarı, eldeki mevcut kuvvetin gücünü artırmak noktasında gösterilememiştir. Dolayısı ile Plevne Ordusunun Ağustos ortalarındaki kuvveti, 49 tabur, 10 süvari bölüğü, 10 batarya ve bir miktar da Çerkes muavenesinden ibaret demekti. Bu kuvvetin 8 taburu da Lofça'ya yerleşmiş olduğundan , Plevne müdafaa ordusu 41 tabura inmiş oluyordu.

Osman Paşa'nın , daha önce zikretiğimiz, askeri meclis kararı neticesi komuta alanı Plevne, Vidin,Rahova ve Berkofça'dan başka Sofya ve çevresine, ve hatta Niş'e kadar genişlemişti. Osman Paşa bu komuta selahiyetini kullanarak I.Plevne muharebesinden az sonra, isimleri zikredilen yerlerden gelebilecek taburları aldırmış ve bunların da yardımı ile ikinci Plevne savaşını kazanmıştı. Fakat daha sonra, Plevne 'deki kolordunun kuvvetinin kafi derecede görmediğinden ve kendisne tanınan selahiyetten de gereği yararlanamadığından, aşağıda metni zikrolunan telgrafla İstanbul'a müracaat ederek yardım kuvvetleri istemek zorunda kalmıştır.

Osman Paşa'nın kuvvetlerinin hususundaki telgrafı şöyledir;

"30 Temmuz 93/12 Ağustos 1877 tarihli emirleri gece sa'at 4'de vasıl olarak mefad-ı alisi 28. günü sabahleyin sa'at 1 raddelerinde şeref-vücud etti. Düşmanın kuvve-i külliye ile ahz-ı intikam içün üzerimize geleceğine yakın hasıl olduğu cihetle tezyid-i kuvvetimiz için Niş,Şehirköy, Sofya , Izladi ve Orhaniye mevkilerinden yedi tabur alınarak ikisi Lofça'ya gönderilip beşi buraya celb edilmek üzere bulunmuş ve bu taburlarla beraber buranın kuvveti 49 tabura baliğ olmuş ise de bunlardan 8 taburu Lofça'da ve küsuru burada olduğu ve bu teveccühat-ı kudsiyyet ayatı ceb-ı padişahiye müsteniden düşmana mukavemet edilmek üzere tedarik-i lazime icra edilmekte ise de ihtiyat olarak 15 taburun daha buraya i'zamı makam-ı 'ali-i seraskeri'ye 'arz olunmuş olduğu halde mevaki-i mezkurden lüzum-ı miktar tabur celbinde emir verilmiş mezkur taburların celbine buraca daha evvelce teşebbüs olunup bunlar dahi derece-i kafiyede olmadığından mümkün olduğu halde daha on onbeş tabur ilave edilirse buraca daha emniyet hasıl olacağı ve bu keyfiyet evvelce makam-ı 'ali-i serasker'ye dahi 'arz edildiğinden ta'cizi mucib olmamak üzere cenab-ı devletlerine arz edldiği ve lüzumu olan mühimatda derdest-i ırsal bulunduğu makama-ı 'ali-i müşarun ileyhadan alınan telgrafname-i cevabiide iş'ar buyurulduğu ve bu havalideki telgraf namelerde Bulgarlardan me'mur ve hademe olmadığı tahkik kılındığı 'arz olunur efendimiz" 31 Temmuz 93/12 Ağustos 77 OSMAN"

Osman Paşa'nın yukarıda sunulan telgrafına ve taleblerine şu şekilde telgraf keşide olunmuştur;



"Osman Paşa hazretlerine,

"Ma'iyyet-i 'alilerindeki orduy-ı hümayun içün daha 15 tabur 'askere ihtiyaç olduğu telgraf-ı 'alilerinden anlaşılmasına ve Dersaadet'de bulunan 'askerin efrad-ı mustahfazadan olarak muharebeye sevklerinden pek de istifade melhuz olmamasına mebni Şehirköy , Sofya ,Niş'de ve emsali mevkide bulunan 'asakir-i nizamiye ve rediflerden 15 taburun vakt ü zamaniyle ma!iyyet-i devletlerine celbi ile bi'l-muharebe iktizay-ı hale müsara'aten ibtidar ve fezleke-i muharebenin mabeyn-i hümayun'a iş'ar kılınması ve ma'lum-ı müşirleri olduğu vechile düşmanın Plevne orduy-ı hümayununu tazyik eylemesi akvay-ı ihtimalden olduğundan 'askerin topluca tutulması ehemmiyeti ba irade-i seniyye tekrar olunur. 31 temmuz 93/12 Ağustos 77 SAID"

Osmanlı Batı Tuna ordusunun kuvveti tüm olarak 91 tabur, 15 bölük süvari ve 18 bataryaya ulaşmakta idiyse de, bu birliklerin bir kısmının yerdeğiştirmesi zararlı görüldüğünden , Osman Paşa'nın zikrettiğimiz müracaatı üzerine, Plevne ordusunun en azından daha 10 taburla takviyesi kararlaştırılmıştı. Buna ilaveten , İstanbul tarafından Plevne ordusunun takviyesi işine gerektiği derecedeehemmiyet verilmediğinden, Osman Paşa , 20 Ağustos'da mabeyn etmiş aşaıda sureti yazılı telgrafla tekrar müracaat etmiştir.

"7/19 Ağustos 93/77 tarihiyle irade-i telgrafileri bu gece saat dörtte şeref vürud etti. Dersaadet'den tertip buyurulan mustahfız taburlarından Niş'e gidecek olan iki taburun Selanik tarikiyle hareket ettirildiği evvelce makam-ı seraskerri'den iş'ar buyurulmuş ve gerçi bunların muvasalatlarına dair henüz ma'lümat alınmamış ise de bir iki güne kadar vusülleri me'mul bulunmuştur. Sofya'ya gelecek mustahfız taburların Dersaadet'den hareketlerine dair bir haber alunmayıp , fakat Filibe 'den müretteb iki taburun bugün İzladiye geldikleri hakkında şimdi telgraf alınmış ve buraya gelecek taburlar dahi mahallerinden hareket ettirilmiştir. Orduy-ı hümayunun bulunduğu mahallin tahkikiyle iştigal olunarak düşmanın bu tarafça bir hareketi görülmüyorsa da Troyan cihetlerine çeteleri gitmekte ve oraları kesb-i ehemmiyet elde kafi kuvvet bulunmuş olsa Orhaniye'den 'asker alınamayarak elde kafi kuvvet bulunmuş olsa orhaniye kuvvetinin tezyidi cihetine gidileceği ma'ruzdur"



3- İkinci Plevne Muharebesi Sonrası İstanbul ve Komutanlar Arasında Yazışmalar

Daha önce de belirtildiği gibi,İkinci Plevne zaferinden sonra Osman Paşa, Rus kuvvetlerinin Niğbolu-Rusçuk-Şıpka üçgeninde çevrili ve hareketsiz kalmasından ve Romanya ordusunun Rus askerine katılmasından dolayı bir taraftan asker mevcudunun mutlaka artırılması gerektiğini ve bir taraftan da düşmanın planlarını icraata koymadan önce Tuna Doğu ordusu ile Balkan Kolordusu'nun taaruz harekatına girişmesi ve kendisinin de Plevne 'den düşmanın sağ kolu üzerine taaruza geçmesi lüzumunu İstanbul'a arz etmiştir. Fakat Heyet-i Devlet , osman Paşa'nın Plevne'de kalması ve düşmanı geçmişte olduğu gibi mağlub ve perişan etmesi düşüncesi ile İstanbul ve bazı çevre mevkilerden Plevne'ye mümkün olduğu kadar asker yığmaya ve ihtiyat mühimmatı sevkine gayret etmesi be Tuna Şark ordusu Kumandanı Mehmet Ali Paşa ile Balkan Kolordusu Kumandanı Süleyman Paşa 'nın da taaruz hareketi icrası ile düşmanın Plevne hakkındaki yeni tertibatın değiştirilmesi ve bozulmasına çalışması için emirler gönderilmesi hususunda müracaatta bulunmuştur.

Bu gelişme üzerine Mehmet Ali ve Süleyman paşalarla Osman paşa arasında bazı yazışmalar cereyan etmiş; Mehmet Ali Paşa , Süleyman Paşa'nın bir fırka askerle Balkanlardan Osmanpazarı'na geçerek Tırnova 'ya doğru yürümesi görüşünü belirtmiştir. Süleyman Paşa ise bu yol ile taaruza başlamayı Osman Paşa 'nın Servi üzerine taaruz etmesiyle düşmanın diğer yönden işgaline bağlı olduğunu beyan etmiştir. Nihayet Mehmet Ali Paşa , Osmanpazarı'nda kuvvetli bir fırka hazırlamayı vaad ettiği sırada Osman Paşa da kendi payına düşen taaruza teşebüs edeceğini bildirmiş ve Plevne'de bulunan 35 tabur askerin 16 taburunu yerlerinede terk ile Plevne'yi hareket merkezi halinde bulundurup kalan kuvvetlerle taaruz harekatı icrasına karar vermişitir.

Bu hususta cereyan etmiş olan muhaberattan tesbit edebildiklerimiz şunlardır:

İstanbul'un Mehmet Ali ve Osman Paşalara Talimatı

İstanbul'daki üst makamlar ve saray , Şıpka 'nın İstanbul yolunu kapayan oldukça önemli bir geçit yeri olduğunu düşünerek; Süleyman Paşa 'nın önerilerini yerine getirmek hususuna ehemmiyet vererek ordu komutanlarına , aşağıda sureti yeralan , şu tebligatı yapmıştır:

"Mehmet 'Ali ve Osman Paşalar Hazaratına,

"Süleyman Paşa hazretleri Salı gününden beri Şıpka istikametindeki düşmanla muharebe etmektedir. Çarşamba ve Perşembe günleri ve muahheren cibale /dağa/ çıkarılan altı kıt'a sahra topiyle sabahtan akşama kadar top muharebesine ve 'asakir-i şahane tarafından istihkamlara hücuma devam olunup fakat hendeklerin gayet amık/derin/ve siperlerin derin olması mani-i duhul olduğundan harp neticesiz kalmış ise de Perşembe günü yazılan telgrafında istihkamın etrafını kamilen 'asakir-i şahane kuşatmış ve Gabrova'ya doğru hatt-ı ric'atinde vaki iki tarik kurşun altına alınmış ve düşman askerinin suları kesilmiş olduğundan Cuma günü tekrar edilecek hücum neticesinde teslimlerine ümit gösteriyordu. Ondan sonra resmi bir haber alınamayup yalnız Filibe 'deki Avusturya Konsolosunun sefaretine yazdığı telgrafta müşarun ileyhin istihkamatı zapt ettiği muharrerdir. Fakat bu havadisin sıhhati henüz tahakkuk etmemiştir. Müşarun ileyhin son iş'arı iktizasına bi'avnihi te 'ala a'danın burada dahi makhur ve mağlu olması akva-ı me'mu ise de şayet Ziştova ve Şıpka arasındaki hatt-ı harbde ziyade asker bulunup da Gabrova arazi-i basitesinde asakir-i şahaneyi karşılamak isterse müşkil olacağından eğer mahzar ve mazarratı olmayacağı teyakkün kılınırsa düşmanın Şıpka ve Gabrova 'ya asker götürmesini men için Plevne, Hazergrad ve Eskicuma taraflarından birer nümayiş icrası tasavvur buyurulmakta ise de şu suret mücerret bir hatıra kabilinden olduğundan nefsü'l-emirde mahzur ve faidesi olduğunu seri'an bildirilmesi irade buyuruldu.16/29 Ağustos 93/1877 SAID"
pomaklar.com
pomaklar.com
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 1529
Yaş : 51
Yaşadığınız Yer - Doğum yeri : Pomakistan
İşiniz : Yazar,araştırmacı),Siyaset
Ad Soyad & İme Prezime : Pomaklar.com
Tesekkur : 42
Puan : 1647
Kayıt tarihi : 27/05/07

Character sheet
Blog: test

http://pomaknews.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari Empty Geri: DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari

Mesaj tarafından pomaklar.com Çarş. Haz. 18, 2008 4:20 pm

Osman Paşa'nın İstanbul'a Cevabı

Gerek Mehmet Ali Paşa ve gerekse Osman Paşa, saraydan verilen emir üzerine ordularıyla faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır.

Osman Paşa, yapılan tebligata daha ziyade önem vererek, yapacağı harekatı esaslandırmış olmak için, aşağıda sunduğumuz telgrafla bunu İstanbul 'a bildirmiştir;

"16 Ağustos 93(28 Ağustos 1877) tarihli ve şifreli telgraf-ı emirleri kemal-i ehemmiyetle mütala'a kılındı. Süleyman Paşa hazretlerinin yekunün tahfifi ve hareketin teshili zımnında Plevne ve Hazargrad kolorduların hareketi taaruziyyeye başlaması ehem ve elzem olduğuna ve buradan müşarun ileyh hazretlerinin imdadına gitmek lazım geldiği surette Tırnova tariki üzerinde bulunan Servi Kasabası elde edilmedikçe Gabrova üzerine hareket mümkün olmayacağını ve Plevne ordusunun münferiden hareket eylediği surette Tırnova 'da bulunan düşmanın nazar-ı dikkatini celbedecek karşısında kuvvet bulunmadıkça Tırnova 'dan bir müfreze tefrikiyle hatt-ı ric-atımızı tehdid edecği bedihi böyle bir vakitte ise harb ordularının yek diğerine mecburiyeti ve icabı takdirde birbirine imdad ve i'ane etmesi taht-ı elzemiyete olması emri gayr-i hafi idüğüne ve Hazargrad ordusunun hareketle Tırnova üzerine doğru gelip de düşmanın nazar-ı dikkatini celb etmedikçe buradan harekat-ı ta'aruzziye icra etmekliğin caiz olmayacağına mebni bu babda dünkü gün aldığım telgrafname-i alileri üzerine kuvve-i mevcudeden burada on sekiz tabur terk ve baki kırk taburun bi'l-istishab müsteniden bi nusretillahi te!ala hareket edilmek üzere Mehmed Ali Paşa hazretleriyle muhabere edilmekde olmasıyla verilecek karar üzerine hareket edilecektir. Fakat kuvvetin buradan çekildiği halde düşman garb tarafından ilerleyib Orhaniye geçidini tehdid etmek me'mül olduğundan dümkü gün arz olunduğu üzere Orhaniye'ye gönderilmesi mukadder olan beş taburun kamal-i sür'atle i'zam hususuna müsa'de buyurulması müsterhamdır ferman. 17/29 Ağustos 93/77 OSMAN"

İstanbul'un Osman Paşa'ya Cevabi Talimatı

Mehmet Ali Paşa, Biyala'yı hedef edinerek, Tırnova üzerine gitmek istemişti. Osman Paşa 'nın yukarıdaki teklifini de, Tuna Orduları Genel Komutanı sıfatı ile, ona göre cevaplamıştı.

Vaziyet karşısında kararsız bir durumda bulunan Saray tarafından da Mehmet Ali Paşa 'nın önerileri mülayım ve münasip bulunmuş olduğundan Osman Paşa'ya aşağıda süretini sunduğumuz telgraf çekilmiştir.

"17/29 Ağustos 93/1877 tarihli cevabi telgraf-ı asıfaneleri mütala kılındı.

"Kuvve-i mevcudeden Plevne'de 18 tabur terkle baki 40 taburu bi'l-istihab müsteniden bi nusretillah-i ta'ala harekat edilmek üzere Mehmet Ali Paşa hazretleriyle muhabere edilmekte olduğu ve verilecek karar üzerine hareket edileceği beyan buyurulmuştur. Mehmet Ali Paşa hazretlerinden tarih-i mezkurla alınan telgrafnamede dahi Hazargratca'da harekete mübaşetet olunacağı ve asıl arzusu Yantra hattını tutmak ve Bele'yi zapt eylemekten ibaret olup bi inayatillahi te'ala buna muvaffak olduğu zaman düşmanın Tırnova'dan çekilmeğe husul ü mecburiyeti me'mulü kani idüğü ve taraf-ı devletlerinden her ne kadar 15 tabur bırakılıp kuvve-i bakiyyle ile Tırnova üzerine hareket edilmesi tercih olunmuş ise de Plevne 'nin hattı muvasalası olan Sofya tariki üzerine bulunmasına mebni orada kafi asker kalmak üzere Lofça kuvvetinin bir derece daha tezyidiyle Servi cihetine doğru nümayişi asker icrası ve Ziştova tarafına doğru da düşman ordusunun işgal edilmesi sureti müşarun ileyce münasib mütalaa olunarak bu suret tarafı asıfanelerine cevaben işar kılındığı beyanıyle bu tarafdan da canibi samilerine tebligat icrası izbar kılınmış olduğundan beyan-ı hale ibtidar ve zaten geçen perşembe günü gerek Mehmet Ali paşa hazretlerinden ve gerek tarafı devletlerinden harekete mübaşeret ve lehul hamd düşman düçarı kemali hezimet buyurulmuş ve bu harekatın müşarun ileyh Mehmet Ali Paşa hazretleriyle bil muhabere verilmiş olacak karara göre icrası buyurulmuş olup istihsal buyurulan muzafferiyeti aliyyei daverilerini tebrikle hatmi guftar olunur ve Orhaniye için istenilen taburların irsaline müsaraat olunacağı dahi an beyan ve izbar kılınır. 21 Ağustos 93/2 Eylül 1877 MUSTAFA"

Yukarıda sunulan yazılı tebligat ,Osman Paşa tarafından tasavvur olunan planın icrasına mani olmuştur. Esasen 3 Eylül 'de başlayan Lofça muharebesi , herhangi bir tasavvur ve planın tatbikine , artık imkan bırakmamıştı.
pomaklar.com
pomaklar.com
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 1529
Yaş : 51
Yaşadığınız Yer - Doğum yeri : Pomakistan
İşiniz : Yazar,araştırmacı),Siyaset
Ad Soyad & İme Prezime : Pomaklar.com
Tesekkur : 42
Puan : 1647
Kayıt tarihi : 27/05/07

Character sheet
Blog: test

http://pomaknews.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari Empty Geri: DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari

Mesaj tarafından pomaklar.com Çarş. Haz. 18, 2008 4:21 pm

Osman Paşa ile Süleyman Paşa Arasındaki Mülakat

Hareketin önemli kısmını üzerine alması gereken Plevne Ordusu Komutanı Osman Nuri Paşa ile Süleyman Paşa arasında , 31 Ağustos 1877'de makine başında aşağıdaki konuşma cereyan etmiştir:

Soru: "Bugün keşf-i taaruziyye teşrifleri haber verildi"

Cevap: "Bugün alessabah saat 8 de (Vasat 3) Pelişat tarafına keşfiyatı taaruziyye icrası için gidildi .. 9 saat muharebe gayet şiddetle devam edib düşmandan 1 top 3 katana vesair eşya igtinam olunarak 11.30(Vasat 6.30) orduya avdet Tafsilat diğer telgrafname-i aciziden müsteban buyurulacaktır."



Soru: "Taraf-ı devletlerinden Lofça ve Selvi arasında tabur var mıdır? Ve o cihette bir hareketi taaruziyye icrası için efendimize tebligat vuku buldu mu?"

Cevap: "Lofça ile Selvi arasında taburlarımız yoktur. Lofça'da 8 tabur vardır. Bugün gerek mekam-ı ali-i serasker'den ve gerek Tuna kumandanlığından zann-ı 'aciziye nazaran; buna dair olmak ihtimali olan iki adet şifreli telgraf alınmış ise de vaktimiz olmadığından henüz halledilemedi. Hal ile buna dair olduğu halde arz edilecektir, efendimiz."

Soru: "Himem-i seniyyeleri ile Şıpka istihkamatı üç cihedden asakir-i şahane tarafından ihata kılınıp bazı yerlerde adeta askerle düşman 30-40 hatve mesafededir. Lakin Gabrova ciheti her nekadar gündüzleri kurşun altında ise de geceleri düşmana açık kaldığından imdad ve mühimmatı sa'iresini aleddevam celb ediyor. Gabrova cihetinin de bi havlihi teala şiddetle kamilen hassır ve tazyık tahtına alınması efendimizin ve yahut kuvve-i devletlerinden müfrez bir fırkanın Selvi ve Gabrova'ya doğru bir hareketi tazyıkiyle icra buyurulumasına müsaid midir? Burası kendimizce mechuldür. Lakin Cenabı Hakkın lütfu ihsani ve inzimamı inayeti celileleriyle eğer düşman, Şıpka'dan tard ve def'edilirse o vakit fırkalarımız birleşerek bir büyük kuvvet hasıl edeceğimizden neticei mülakat bizim için büyük büyük muzaferiyetler bahş ve temenni eyler. Her halde bu babda ve rey ve mütalaa-i celilerine muntazırım efendimiz."

Cevap: "Düşmanın kesreti ve mevkiin sarplığı ciheti ile hareketi celilerinin teshili maddesi gerek mabeyn-i humayundan ve gerek makam-ı celil-i serasker den alınan istilam üzerine acizlerinin Selvi'yi zapt ederek Gabrova üzerine bir hareketi taaruziyye icrasına mütevakkıf olduğu bildirilmiş mamaafih Cum'a ve Osman Pazarı fırkalarında hareketi taaruziyye icrasına mütevakkıf olduğu bildirilmiştir. Plevne 'nin ehemmiyeti mevkiyesi nezdi samilerinde derkar ve mevkiin muhafazası askere mütevakkıf bulunub kuvvetimiz ise buna müsaid değilse de zaruri bir kuvvet tefrikiyle burada bırakılarak kuvve-i bakkiyye ile Selvi 'den Gabrova üzerine harekatı taaruziyye icrasiyle birleşmesine mecburiyet hasıl olursa da bu da Cuma ve osmanpazarı fırkaların hareketlerine mütevakkıf olacağı bedihi dir efendimiz."

Soru:"teşekkür edrim efendimiz ... Eğer İstanbul'dan vürud-ı intizarında bulunduğum 15 tabur gelirse ve efendimiz de Selvi ve Gabrova'ya doğru bir müfrezeyi kaviyye ihsan buyurusanız, sağdan veya soldan dolaşırarak gabrova tarikini kat etmekliği de göze aldırıyorum. Mamafih bu hareketin neticesi kati olacağı ağlebei ihtimal olduğundan bu halde efendimizin kuvve-i kafiyeleri ona mukabil sed çekmiş olacaktır."

Cevap: "İrade-i devletimiz vechile emr-i muharebeye devam edilecektir. Bu vesile ile mazhar olduğum iltifat-ı aliyyelerine fevkal ade teşekkür eylerim efendimiz."



Osman Paşa ile İstanbul Arasınada Cereyan Eden Muhabereler

Serkeşler Hakkında Osman Paşa 'nın Telgrafı ve İstanbul'un Cevabı

Osman Paşa Plevne ve civarında bazı Bulgarların serkeşlik ve asilikte bulunmaları üzerine, bu tür davranışlarından dolayı mücrimlere uygulanacak cezanın nev-i ve icrasını sual konusunda İstanbul'a çekmiş olduğu telgrafına şu cevabı almıştır;

"Osman Paşa Hazretlerine:

"Makam-ı seraskerinin iş'arından malum olacağı üzre Tuna ve Edirne vilayetleri idare-i örfiyye tahtında olduğundan ele geceçek Bulgar asilerinin idama kadar derhal icrayı cezalarına mezuniyet-i müşirileri ba irade-i seniye te'kid olunur. 13/25 Temmuz 93/1877 SAID"
pomaklar.com
pomaklar.com
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 1529
Yaş : 51
Yaşadığınız Yer - Doğum yeri : Pomakistan
İşiniz : Yazar,araştırmacı),Siyaset
Ad Soyad & İme Prezime : Pomaklar.com
Tesekkur : 42
Puan : 1647
Kayıt tarihi : 27/05/07

Character sheet
Blog: test

http://pomaknews.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari Empty Geri: DoksanÜç Harbİve Genel Olarak Muhacirlarin Yasadiklari

Mesaj tarafından pomaklar.com Çarş. Haz. 18, 2008 4:22 pm

Yine bu hususa dair 31 temmuz 1877 tarihinde istanbul'dan gelen bir telgraf metni de şöyledir:



"Osman Paşa Hazretlerine,

"Ele geçen cani Bulgarların hemen celb ve idamlarına mezuniyet-i müşireleri seniyye te'kid olunur.

19/31 Temmuz 93/1877 SAID"



.Bir osmanlı Esirine Rusların Yaptıklarına Dair Osman Paşa'nın İstanbul'a Çektiği Telgraf



Osman Paşa, 29 Temmuz 1877 tarihinde cereyan eden bir hadiseyi , Harbiye Nezareti'ne gönderdiği telgrafla şu şekilde bildirmiştir:

"Son savaşta Ruslara esir düşen Tırnovalı Yusuf adlı asker, ordumuzun kuvvetleri ve komuta zinciri hakkında defalarca sorguya çekilmiş , hiçbir şey bilmediğini söyleyerek cevap vermemekte direnmesi üzerine, önce dövülmüş , sonra soyularak bütün vücudu katrana bulanmış ve başındaki nöbetçilerin çeşitli eziyetlerine maruz kalmıştır. Sonunda bu bedbaht bir yolunu bularak kaçmış ve karargahımıza gelerek başından geçenleri anlatmıştır. Yusuf'un tepeden tırnağa katrana bulanmış vücudunu gözlerimle gördüm. Rusların , Osmanlı askerlerine böylesine işkence ederek, insan hak ve hürriyetlerini hiçe saymaları cidden teessüfe şayandır. Kaldı ki biz elimize düşen esirlerin kılına dokunmadığımız gibi, iaşe ve ibadetlerine de itina gösteriyoruz.".



Osman Paşa'nın Yapmış Olduğu Keşif Taaruzuna Dair İstanbul'a Çektiği Telgraflar

"İşbu cuma günü asakiri mu'avene-i Çerakiseden müretteb çıkarılan keşif kolu evvela Rusya'nın bir bölük süvarisine tesadüfle biraz muharebe ve çarpıştıktan sonra bunları ilerüdeki pusuya çekmek üzere Ruslar ricat gösterdiklerinden Çerkesler dahi takib iderek pusuda bulunan bir bölük dahi çıkmış ise de idilen ateşe dayanamayup süratle daha ilerüleride bulunan bir bölük süvariyle dahi birleşüb tekrar harbe başladıklarından olunan ateş ve edilen hücuma mukavemet idemeyerek münhezimen firar eylediklerinde bir müddet takib ile Çerkeslerin ordugaha avdetlerinden Ruslar diğer yoldan dolaşıb ordugaha yakın mahalde Çerkeslerin önüne çıkarak Çerkes lisanı mehmese(mamurlasa) da biraz takarublerinde düşman olduklarını anlayarak heman üzerlerine etdikleri şiddetli hücumlarında birkaç neferini tepeleyüp diğerlerini her birinin bir tarafa firar eyledikleri ve bu mukavemetle düşmandan 30-40 kadar telefat ile bir iki misli mecrub vuku bulduğu gibi sekiz ras kıtane ve bir miktar tüfenk ve yağmurluk iğtinam edildiği ve Çerkeslerden dahi bir şehid ile iki yaralu vuku bulduğu arz olunur ferman".

Yine o günlerde yapılmış olan bir keşif teşebbisi ve keşif kolunun faaliyeti hakkında İstanbul'a şu malumatı vermiştir:

"Asakir-i muavene-i mu'tazama binbaşılarından Çerkes Ahmet Bey refakatiyle bu sabah çıkarılan keşif kolu düşmanın bir iki bölük süvarisine tesadüfle bir hayli muharebeden sonra düşmanın önden mütecaaviz neferi ile on kadar bargirini telef etdikleri gibi birkaç rovalvar ve filanta ve kılınç ve bir ra's kıtane iğtinam ettikleri müte'akiben düşmanın piyadesi yetişmekle mezkur kol avdet iderek lehul hamd bunlardan bir güne sakatlık olmadığını ma'at teşekür arz ederüm. 7 Ağustos 93/ OSMAN"

Osman Paşa 'nın Düşmanın Faaliyetlerine Dair Telgrafı

Tuna 'da bulunan bir düşman vapurunun nasıl yakıldığı ve içinde bulunan eşyanın ganimet olarak alındığını beyan eden bir diğer telgrafı ise şöyledir:

"Mukaddema yukarıdan gelüb Rahova 'nın üst tarafında terk ve tahrib edilmiş olan düşman vapurunun Tuna'da suların azalmasıyle ber tekarrüb Ulahlar etrafından çıkarılarak tamir idülüb işbu pazar gecesi saat 7:30 kararlarında Rahova önünden aşağıya çekmekde olduğu halde tob ve tüfenk ateşine tutulub aldığı dane ve kurşun yaralarıyle Rahovanın bir saat kadar aşağısına giderek orada kaldığı anlaşılması ile derhal karşusuna iki tob götürülerek yine tob ateşine tutulduğu ve bir tarafdan dahi kayıklarla üzerine asakiri muavene sevk idülerek içerüsüne girülüb derunundan bir hayli eşya iğtinam olunduktan sonra ihrak edildiği ve elan yanmakta bulunduğu ve bu esnada karşudan pek çok top ve tüfenk atulmuş ise de asla tesiri olmadığı gibi lehul hamd bizim taraftan bir güne sakatlık dahi vuku bulmadığı Rahova'da bulunan Miralay Hamdi Bey tarafından aldığım telgraf üzerine arz olunur. 7 Ağustos 93 OSMAN"

İstanbul'un Osman Paşa'ya Gönderdiği Telgraf

Payitahttan Osman Paşa'ya yazılan cevabi telgrafta ise Osman Paşa'nın eldeki mevcut cephaneyi daha ihtiyatlı kullanması tavsiyesinde bulunularak şöyle denmiştir:

"Osman Paşa Hazretlerine,

"Bugün dahi top muharebesine mübaşeret ve müdavemet olduğuna dair telgrafları manzur-ı ali-i padişahi buyuruldu. Zat-ı besaletsimat-ı devletlerinin nezd-i hümayun-ı mülukande delail-i adidesi sabit ve muhakkak olan gayet ve şece at-i fevkalade ve tedabir-i saibe-i düşman şikenmelerine binaen bu kerre dahi avni anayet bari ve imdad-ı ruhaniyet-i peygamberi ile mazhar olunacağına şüphe yok ise de düşmanın böyle top muharebesinin temdidyle orduy-ı hümayunun cephane ve mühimmatça zayıflandırılması ve ba'dehu kuvve-i külliye ile hücum etmesi muhtemel olduğundan ve bu babda ka'ide-i ile hazm ve ihtiyata ri'ayet olunmak ve orduy-ı hümayunun ikmali havali telgrafhanelerinde Bulgarlardan me'murin ve hademe varsa taraf-ı müşirile 'inden dahi tahkikiyle iş'arı mütemennadır. 30 Temmuz 93/ 11 Ağustos 1877 SAID"

Osman Paşa'nın 9 Ağustos 93 Tarihli Telgrafı

Osman Paşa, Plevne 'ye yakın bir mesafede bulunan bazı köylere Ruslar tarafından asker sokulması üzerine Plevne kuvvetleri ile aralarında çıkan küçük çaplı çatışmayı ve neticesini arz ve beyan eden şu telgrafı çekmiştir:



"Plevne 'nin garb tarafında üç saat mesafede vaki Trostenik karyesine iki alay düşman süvarisi geldiği haber alınması ile derhal ordugahahdan süvari binbaşısı Mustafa Efendi refakatiyle bir bölük süvari ve 300 kadar asakir-i muavene-i Çerakise süvarisi tertib ve izam olunarak Ruslar bunları koryeyi mezkuriye yarum saat mesafede karşulayarak harbe tutuşub bir müddet harb ittükten sonra düşman edilen ateşe tabaver mukavemet olamayıp 30 kadar telefat virerek münhezimen ricat ettiği ve bu esnada yine Plevne'ye 3 saat mesafede Orhaniye caddesi üzerinde bulunan Emte karyesine dahi düşmandan 4 bölük süvari ile iki kıta top gelerek telgraf hatlarını tahrib eylediği anlaşılmasıyla heman buradan Hasan Paşa kumandasıyla 4 tabur piyade ve iki top ve icabı kadar dahi Çerkes süvarisi gönderilmiş ise de iki taburla Orhaniye'den buraya gelmekte ılan cephanelerin karye-i mezkuriye tekarrüb ettiğini düşman görmesiyle orada dikiş tuturamayarak firar ettiği ve telgraf hattı dahi tamir edilerek muhaberata bed olunduğu ve esnay-ı muharebede dört ra's kıtane ile esliha ve saire dahi igruh olduğu gibi diğer iki bargir dahi telef olarak bundan başka bir zayiatımız olmadığı ve paşay-ı muma ileyh henüz avdet etmişse de telgraf hattının kesilmesinden dolayı merak arz edilmek üzere şimdilik bu kadarcık malumat olmak üzere maruzdur. 9/21 Ağustos 93/ 1877 OSMAN"

İstanbul 'dan Gelen Telgraf

İstanbul'dan gelen 21 Ağustos 1877 tarihli telgrafta ise, daha önce keşide olunan telgrafların vusulünden şüphe duyulduğu zikredilerek bunların, şayet alınmış ise , tarih ve saatinin beyanı ile Bulgar telgraf memurlarının görevlerinden atılması tebliği edilmiştir. Bu telgrafın sureti şöyledir:



"Osman Paşa Hazretlerine;

"Yadigar-i aliyi isale memur olan Kaymakam Tahir Bey bugün Dersa'adet 'den hareket etti. Taraf-ı alilerine gönderilen telgrafların vaktiyle vusulünde şüphe olduğundan Temmuz tarihli telgrafın yevm ve saat vücudunun lütfen işar buyurulması ve Bulgar telgraf memurlarının memuriyetlerinden ol saade-i senniye şayan buyurulmuştur. 9/21 Ağustos 93/1877 SAID"

Yine İstanbul'dan gelen bir telgrafta , Osman Paşa ve kolordusunun o günlerde düşmana karşı kazanmış olduğu zafer tebrik olunmuştur. Keşide olunan bu telgrafın sureti aynen şöyldir:

"Osman Paşa Hazretlerine:

"Muzafferiyet-i Cedide Devletlerine dair telgraf nameyi alileri manzuri hümayun-ı Padişahi buyuruldu. İşbu haber-i meserret eser erkan-ı askeriyye-i devletin (aburuyu) olan zat-ı nadiri'l-sıfat-ı en'am olan muvaffakiyat-ı celilenin cümle-i berahin-i cedidesiyle müstelzim-i haz ve me'muniyet olduğunu ve şevketlu efendimizin zat-ı devletleriyle besaletkaran-ı cünud-ı şahaneleriyle taltif buyurduklarını ba irade-i seniyye beyan eylerim. 15/27 Ağustos 93/1877 SAID"

http://www.karacakilavuz.info/Tarihimiz/1877_79.htm
pomaklar.com
pomaklar.com
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 1529
Yaş : 51
Yaşadığınız Yer - Doğum yeri : Pomakistan
İşiniz : Yazar,araştırmacı),Siyaset
Ad Soyad & İme Prezime : Pomaklar.com
Tesekkur : 42
Puan : 1647
Kayıt tarihi : 27/05/07

Character sheet
Blog: test

http://pomaknews.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz