GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Uye olarak desteklerimizi sunalim.

Join the forum, it's quick and easy

GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Uye olarak desteklerimizi sunalim.
GLASUVA NA POMAČİ ......POMAK HALKININ SESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mustafa Kemal ******'e Ait Minber Yazıları

Aşağa gitmek

Mustafa Kemal Atatürk'e Ait Minber Yazıları Empty Mustafa Kemal ******'e Ait Minber Yazıları

Mesaj tarafından pomaklar.com Salı Eyl. 04, 2007 10:13 am

MUSTAFA KEMAL’E AİT MİNBER YAZILARI

Mustafa Kemal Minber’de( 1 Kasım 1918-21 Aralık 1918 tarihlri arasında 51 sayısı yayınlanan gazete)ağırlıklı olarak Hatib ismiyle yazmakta bu konudaki düşüncelerini açıklamaktadır. Mustafa Kemal’in ‘Hatip’ adıyla yazdığı ve imzaladığı gazetedeki makaleleri;

‘’1 Teşrin-i sani 1334 - 1 Kasım 1918

BASIN HÜRRİYETİ

Bir taraftan savaş halinin gerekleri, diğer taraftan hükümetçilik adıyla garip ve yakışıksız bir takım usüllere başvuran ve bunu kimsenin bilmediği üstün zekâdan sayan gösterişli, afilli hükümetin teşebbüsleri ve baskıları memleketimizde basını altın ve demir zincirlere vurmuştu. Eski kabinenin iktidar ve zorbalık makamından çekilmesiyle beraber şiddetli bir tersine dönüş cereyanıyla günlük sayfalardaki normale dönüş ve denge, hatta memleketin henüz içinde bulunduğu acıklı şartlardan meydana gelen tehlikeli vaziyeti unutturdu. Bu durum her baskıyı takip eden normal bir çıkış ve fışkırma sayılabilir. Bununla beraber zamanın nezaket ve önemiyle uygun olmayan taşkınlıklardan şikâyet edenler çoktur. Hükümet yöneticileri ve idarenin hareketini kayıtsızlık ve gaflet manasında anladıklarını iddia edip sataşma ve azarlamada bulunanlar bile oldu.

Fikirlerin keşmekeşi, makale yazarlarının eserlerinden meydana çıkan karmakarışık hislerin harap eden ve korkunç bir ihtilal girdaplarına dayanacağından korkuyla ve telaşa düşüldü. İnancımızca bütün bu endişeler büyük ölçüde gereksizdir. Gazeteler ve dergilerimiz aydın, vatanperver kişilerin kültürlü ve hamiyetli ellerinde bulunuyor. Düşünen başların idare ettiği yayın organlarına her zaman güven duyulabilir. Buhranlı dakikalarda vatan hizmetinin nelerden ibaret olduğunu, ne türlü bir yayın istikametinin millete yararlı olacağını tayin ve takdir edebilmenin iktidarı kimsenin tekeli altında değildir. Okuyanların bir kısmına hoş görünmeyen içerik diğer bazı okuyucuların hissiyat ve fikirlerine uygun gelebilir. Bu şekilde okuyan her vatandaş kendince “görüşlerime uzaksa da keder yarası değildir” kurallarını uygulamakta serbesttir.

Acaba hissi düşünceler hükümetin idare vasıtası gibi sıkı ve resmi bir denetleme ve nizam altında tutulabilir mi? Bunun yasal vasıtalarla yapılmasının düşünülmesi imkânsızdır. Böyle yasal bir müdahale yolu düşünülse bile acaba sıkı sıkıya kundaklanmış bir vücudun parıldama ve gelişme kabiliyeti olur mu? Bizde ise fikir ve kalem sahasında oluşacak ilerlemeye acil ve kesin bir ihtiyaç vardır.

Diğer taraftan hiçbir düşünce yazısı, milletin temsilcisi olduğunu iddia edemez. Her düşünce sahibi düşüncesinde hürdür, fakat söz hukukuna karşılık her bir sözünün sorumluluğunun ağırlığını üzerinde taşımak, göstermek mevkisindedir. Bu mesuliyet derece derece manevi ve maddi olabilir. Basın kanunları en hür memleketlerde bile dikbaşlılıklar ve iki düşman gibi çatışmalar yasaklanmıştır. Özellikle halkı memleketin temel kanunlarına, hatta basit kanunlara muhalif durum ve harekete teşvik edenler ve kışkırtanlar hakkında keskin ceza hükümleri uygulanmaktadır. Şikâyet makamı ve yargılama yeri ise genel mahkemelerdir.

Bu bakış açısından incelenince basın hürriyeti ile basın suçlarına karşı düzenlenmiş olan kanuni ceza bir diğerinin de bozulmasını değil başka tarzda uygulanmasıdır. Yayıncılıkla meşgul olanların devlet kanunlarına bilgi ve haber kazandırmaya çalışmaları bu sebeple öncelikli vazifesidir. Doğrusu vazifeyi ihmal ederek, mevcut itaat edilen anayasamıza gaflete yönelik milli hislerimize karşı ayaklanmak isteyenler memleketimiz hudutlarında kesin surette ortaya çıkmamıştır. Ancak birçok yerleri yabancıların işgali altında bulunur olduğu bir zamanda yeni seçimlerin yapılması lüzumunu öne sürenler olmadı değil.

Fakat eksik inceleme ve gözlem neticesi olan, o gibi telaşlı aceleciliklerin ne gibi amaç ve gayelere yönelik olduğunu halkımız sahip olduğu iyiyi kötüden ayıran tabiyatıyla akıl erdirmekte ve anlamakta güçlük çekmeyeceği ümidindeyiz. Şu buhranlı günlerde umulmayan bazı yayınların var olduğunu acıyarak hatta üzülerek itiraf etmek basın sahasında henüz doğan “MİNBER” için acı bir zarurettir. İstiklalimizi bir süredir kayıp, dağılıp parçalanmamızı ise kaçınılmaz bir zorunluluk göstermiş olanlara ne kadar serzeniş ve azarlama da bulunsak hakkımız olabilir.

Fakat biz bütün taşkınlıkları, gereken ve tabi olan hallerine geri çevirmeye taraftarız. Üç beş günden ziyade sürmeyen o sarhoşlukları, belki de kendini unutturan sarhoşlukları hoş görmeye hazır ve o kısa telaş devresi ve buhranını takiben ağırbaşlı, temkinli vaziyet ve vakara şahit olmakla bahtiyarız.

Yazar ve ediplerimizin büyük badire karşısında duyulan üzüntülere ve yakınmalara tercüman olurken, hislerinin sevkine mağlup olanları her zaman ve her mekânda eleştirilerin yukarısında tutunabilirler. İhtiras ve açgözlüce menfaat peşinde, kötü huyları ve alışkanlıkları arkasında konuşan varsa onları da herkesin tanımış, bellemiş olması lazım gelir. “Onlar içlerinde kötülükleri barındırmaz” delilinden anlaşıldığı gibi bu da tabi bir durumdur ki hükümetçe önüne geçilmesini dilemekten ziyade vatanperverlerimizin uyarı ve ikazlarıyla okuyucularımızca layık oldukları önemsenmeme ve tiksinmeye mahkûm edilmesini bekleriz. Bu netice hemen gerçekleşmese bile oluşmakta gecikmeyecektir. Çünkü ihtiraslarının esiri olan kalemler ne kadar hak ve hürriyetten yana görünmek isteseler, hatta bu hususta ne kadar maharet gösterseler iki yüzlülükleri gizli tutulan sırları ortaya çıkmış, hem de kendi dedikodularıyla meydana çıkmış olur.

“O mahlûklar tuzak kurarlar fakat nefisleri onların kurduğu tuzağı kendi ayaklarına dolaştırır”

Dolayısıyla bu görüşte olanların da meydana atılması düşüncesi, basın hürriyetinin, düşünce özgürlüğünün kutsallığı hakkında ki kanatlarını sarsıntıya uğratmamalıdır.

Hem ne gerek! Çoğunluk için genel hüküm vardır kuralını gözden ayırmayıp Osmanlı basınına insaflı bir gözle bakan dost ve düşman bile hürmet ve takdirden başka bir hisle duygulanamaz. Osmanlılar’daki, temiz onur ve vatanseverlik savaş meydanlarında nasıl övülecek cesaret ve fedakârlıkla dostun ve düşmanın gözlerini kamaştırdıysa, basın sahamızın da üstün belirleyicisi ve düzenleyicisi olmuştur, denilebilir ve bununla iftihar etmeyi yasal ve haklı görürüz.

Gerçi her teorinin, her sistemin iyi tarafları da sakıncaları da olması tabii işlerdense de, hukuk ve hürriyetin, başkalarının ve vatanın yüce menfaatlerinin hududuna tecavüz etmemek kaydıyla basın hürriyeti hem meşrutiyetin, hem de medeniyetin ayrılmaz temel gereklerindendir.

Osmanlı kalem ve fikir erbabının ise bir çok faydalı hizmetlere minnettar olduğu ve kanunlara riayet ettiği meydandadır. Bu nedenle adil hükümetimizi her hale rağmen basın hürriyeti prensibine sadık kalmasından, gazete ve dergi yayınlarımızı da onurlu vazife ve görevlerinde etkili olmalarından dolayı tebrik eder ve cömert okuyucularının da bu hususta vazifelerine bağlı ve alakaya değer oldukları hatırlatmayı yerinde buluruz.

Hatip’’
(Mustafa Kemal ******)
pomaklar.com
pomaklar.com
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 1529
Yaş : 51
Yaşadığınız Yer - Doğum yeri : Pomakistan
İşiniz : Yazar,araştırmacı),Siyaset
Ad Soyad & İme Prezime : Pomaklar.com
Tesekkur : 42
Puan : 1647
Kayıt tarihi : 27/05/07

Character sheet
Blog: test

http://pomaknews.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz